30 Aralık 2012 Pazar

Ekrem Memnun ve Sarayın Sultanları

2000'li yıllara kadar Türk sporunun en başarılı takımını düşünün, şimdi ise bu takım 13 senedir şampiyonluğa hasret...

Küme düşme süreci ve yeniden yapılanmadan sonra Galatasaray yönetiminin bu sporda başarıyı sağlamak için başvurduğu yöntem hep aynı oldu. Cem Akdağ'lı dönemi kenarda bırakırsak, sonraki senelerde hep WNBA'in en büyük yıldızları birer ikişer kadroya katıldı, bu yabancıların takımı şampiyonluğa götürmesi beklendi.

2008-2009 -> Seimone Augustus, Vickie Johnson, Sophia Young, Marina Kress.
2009-2010 -> Katie Douglas, Tamika Catchings, Sophia Young, Yelena Leuchanka.
2010-2011 -> Doneeka Hodges, Seimone Augustus, Tamika Catchings, Sylvia Fowles.
2011-2012 -> Epiphanny Prince, Diana Taurasi, Alba Torrens, Tina Charles, Sylvia Fowles.

Taj McWilliams, Jia Perkins, Monique Currie, Ticha Penicheiro gibi kısa dönemli yabancıları yazmaya gerek duymadım. Görüldüğü üzere kadın basketbolunun en iyi isimleri bu formayı giydi ama o şampiyonluk bir türlü gelmedi. Topu yabancılara bırakıp Türk oyuncuları kenara atan sistemlerle Fenerbahçe'yi yenemiyorduk. Yabancılarda hemen hemen her sezon daha üstündük ama farkı yaratan faktör hep Türk oyuncular, Birsel-Esmeral-Nevriye üçlüsü, oluyordu.

Artık bu sistemle şampiyon olunamayacağını anladığımızda Ekrem Memnun tercihi çok mantıklı geliyordu. Ekrem Memnun, taşı sıkıp suyunu çıkaran, elindeki kadrodan maksimum verim almaya çalışan antrenör jenerasyonunun bir parçası olarak, savunmanın en önemli unsur olduğu doğru basketbolu oynatmaya çalışacaktı ve bu sistemle Fenerbahçe'yi geçebilmek mümkün gözüküyordu, zira diğer çözümle uzun yıllar sonuca gidilememişti.

Ama ne var ki, yıllardır iyi kadro-kötü sistem birlikteliği bu sefer yerini iyi sistem-kötü kadro birlikteliğine bıraktı.

PG: Lindsay Whalen / Özge Yavaş
SG: Işıl Alben / Yasemen Saylar
SF: Şaziye İvegin / Şebnem Kimyacıoğlu / Alba Torrens (?)
PF: Sancho Lyttle / Bahar Çağlar
C: Sylvia Fowles / Ann Wauters / Nevriye Yılmaz (?)

Kadro analizi için basketboldan fazla anlamaya da gerek yok. Pota altında 2 Milli ismi bir araya getirmişken, yanına dünyanın en iyi pivotunu ve Avrupalı kontenjanından 2 iyi yabancıyı koymak bayağı lüks bir iş oluyor. Hele ki tek rakibinin 2-3 pozisyonundaki Cappie-Angel ikilisine Işıl-Şaziye ikilisiyle cevap veriyorsan...

Alba'nın nasıl döneceği belli değilken, Wauters gönderilip yerine Seimone ya da Tamika gibi bir oyuncu alınsa çok daha homojen ve Ekrem Hoca'nın kafasındaki sisteme yatkın bir takım oluşturulabilirdi. Işıl'a sonunda gerekli özgüveni aşılayabilmiş bir koçla birlikte ondan bu kadar verim alırken, altyapımızdan çıkan  Yasemen'e çekinmeden süre verdiğimiz şu güzel sistemde, şöyle defolu bir kadroya sahip olmak gerçekten insanı üzüyor.

Erkek takımında 1.5 milyon doları sadece bonservise verirken, Ann Wauters'ı ona ödemek istemediğimiz tazminattan dolayı gönderememek de gerçekten sorgulanacak bir düşünce yapısı...

Gel gelelim; 3 senedir ilk defa Fenerbahçe'ye karşı kağıt üzerinde favori olmayan bir takıma sahip olmamıza rağmen, bu takım sahadaki karakteri ve mücadelesiyle hepimizi memnun ediyor. "Bunca zamandır neredeydin?" diye sormak istediğim bir koç ve onun oyun sistemi, kadroya gerekli takviye yapılırsa şampiyonluk için bana umut veriyor.

O hamle yapılmayacak olsa bile, bu takım geçen seneden farklı olarak kaybederken üzülmeyi hak ediyor ve desteği sonuna kadar hak ediyor. Son olarak kendi düşüncem; keşke Nevriye transferi yapılmayıp şu takımın sempatisi bozulmasaydı.