Sanırım bu maç sonu yazısına taraftar faktöründen başlamak lazım. Taraftar konusunda sınırları zorlamaya devam ediyoruz. Taraftar desteği konusunda bu sene Avrupa'nın zirvesine çıktık zaten. Daha iyisi olmaz diyemiyorum çünkü bu taraftarın yapabileceklerinin bir sınırı yok. Bunun üzerine maç öncesi yapılan video sunum inanılmazdı, Yalçın Dümer'in skandal anonsçu performansıyla gölgelenmese daha iyi olacaktı ama bu şovu hala izleyemeyenler Yalçın Dümer'siz halini aşağıdan izleyebilirler.
1. periyotta maç sürekli dengede gitti. 2 taraf da oyun olarak birbirine üstünlük kuramadı. Savunmamız gayet iyiydi ama Olympiakosluların faul çizgisine gitmesini önleyemediğimiz için 2. periyoda 15-15 eşitlikle girdik. 2. periyotta skor 26-24 iken iyi savunmamızı hücuma hızlı gelerek ödüllendirdik ve 12-0'lık seriyle skoru 38-24'e taşıdık, devreye de 42-28 önde girdik. Shumpert'ın sakatlandığı bu bölümde Cevher hem hücumda hem de savunmada istenilenin de ötesinde bir oyun oynadı, farkı yaratan faktör de kendisiydi.
2. periyottaki çok üstün oyunumuzdan sonra 2. devre averaj hesapları yapmaya başlamıştık ama her zaman söylediğimiz gibi burası Euroleague... 14 sayılık fark bir anda kapandı ve skor 44-39'a geldi. Burada aldığımız moladan sonra toparlandık ve 57-47 ile tekrar 10 sayılık farkı yakalayarak kötü başladığımız 3. periyodu iyi bitirdik. İnişlerin çıkışların bol olduğu bir maç izledik ve 4. periyotta 16-2'lik bir seri ile yine yakalandık. Bu noktada maçı en çok isteyen oyuncumuz Jamon Gordon devreye girdi, onun bire birlerden bulduğu sayıların üstüne Lakovic'in faul çizgisinde hata yapmaması ile maçı kazandık derken Sloukas'dan o üçlüğü yedik. Burada faul yapmama tercihi ise doğruydu, çünkü bu grupta 1 sayılık averajın bile önemi var. Uzatmada çok kötü hücum ettik diyebilirim. Allah korusun, Jamon Gordon'ın o çok zor atışlarından biri bile girmese maçı kaybedecektik ki o moral bozukluğuyla bundan doğal bir şey olamazdı. Ama tribün maçı bırakmadı, Jamon Gordon işimiz burada bitmedi ve Galatasaray Euroleague tarihinde Top 16 seviyesindeki ilk maçını kazandı.
Maçla ilgili altını çizmek istediğim önemli 1 nokta var. Ivkovic son çeyrek ve uzatmalarda uzun olarak Printezis-Hines ikilisini kullandı. Ayakları çabuk ve guardlara bire birde kolay geçilmeyen bu 2 oyuncu sayesinde ikili oyunlarımızı durdurdu. Her perdelemede switch yapan Olympiakos'a karşı tıkandık. Burada bire bir oynama becerisi en az olan takımlardan biri olduğumuz için ciddi sorun yaşadık, neyse ki Jamon Gordon çok özel bir günündeydi. Şimdi önümüzde bu switchleri maç boyu yapacak bir Cska Moskova var. Örneğin; bize nazaran Anadolu Efes bu tarz savunmalara karşı Vujacic gibi bire birden skor üretecek, ya da Barac gibi arkasında kısa oyuncuyu bulduğunda post up yapıp kolayca sayıya gidebilecek oyunculara daha fazla sahip. Bizde ise Lakovic'in fizik dezavantajı iyi oynayabileceği bire birleri etkisiz hale getiriyor. uzun oyuncularımız zaten sırtı dönük oyunda iyi değiller. Onun dışında Ender Arslan çok formsuz, elimizde sadece Jamon Gordon'ın iyi gününde olma ihtimali kalıyor. Cska Moskova maçları tabii ki hedef maçlar değil ama bu savunmayı bize uygulayabilecek her takıma karşı hücumda ciddi sıkıntı yaşarız, bu maç özelinde sıkıntı yaşadığımız ve aşmamız gereken durum bu olarak gözüküyor. Bu eksikliğimiz, her ne kadar ölçü olmayacak olsa da Cska Moskova maçında daha net gözükecek.