Maça pek iyi başlayamadığımızı söyleyebilirim. İlk periyotta 6-2 öne geçtikten sonra 9-0'lık seri yiyerek 11-6 geriye düştük ve devreyi de 23-19 geride kapadık. Efes'in Barac'ı kullanmasına ikili sıkıştırma getirerek çözüm bulmaya çalıştık ama bu sıkıştırmaların sadece birinde tercih hatası yapan Barac'ın, son olarak yaptığı asist ve Vujacic'in bomboş turnikesi ile ikili sıkıştırmalardan vazgeçmek zorunda kaldık. 2. periyotta oyuna giren Zaza'nın hücumda katkı vermesi işleri kolaylaştırdı ama burada Cenk ve Savanovic'in el üzerinden soktukları üçlükler momentumu lehimize çevirmemize engel oldu. Bu periyotta Barac'ı durdurmakta biraz sıkıntı yaşadık. Açıkçası Barac'ı savunurken uzunlarımızı yanlış kullandığımızı ve ikili sıkıştırma dışında alternatif bir planımızın olmadığını düşünüyorum, buna zaten aşağıda değineceğim.
3. periyodun başında 10 sayıya çıkan farkı Furkan'ın savunmadaki gayreti ile kapamayı başardık ama Kerem Tunçeri'nin attığı her şutun girmesi planlarımızı bozan şey oldu. 14 sayıya çıkan farktan sonra hemen hemen herkes ümidini kesmişti ama Furkan'ın Ersan'a bloğu ve Shumpert'ın hücumdaki akıllı oyunu ile maçı yine dengeye getirdik. Burada oyuncularımızın telaş yapması, sorumluluktan kaçması, erken ve yanlış 3 sayı seçimleri ve kaçan serbest atışlar ile kötü olduğumuz bir günde bile kazanabileceğimiz maçı maalesef kaybettik.
Burada dikkatimi çeken 1-2 noktayı paylaşmak istiyorum.
- Maça Caner ile başladık. Bunun sebebini açıkçası merak ediyorum. Shipp yorgundu ve dinlendirmek mi istedik? Eğer sorun buysa, sene başından beri Shipp'i 35 dakika oynatmamızın yanlış olduğunu söyleyebilirim, belki de en fazla katkı vereceği maçta Shipp'i sadece 18 dakika kullanabildik.
- Barac oyundayken bizde de hep ya Andric ya Furkan oyundaydı. Durdurmakta en zorlandığımız uzunu savunmakta niye en sert pota altı savunucumuzu, yani Zaza'yı hiç kullanmadık?
- Ne kadar kötü gününde olursa olsun, son periyodun genelinde dinlenmiş bir Lakovic'i kritik son 2-3 dakikada niye kullanmadık?
- Rakip uzunlarını birebirde savunamıyorken ve Efes Ersan üzerinden rahat şut imkanı buluyorken alan savunmasını niye hiç denemedik?
- Rakip yorulduğunda Shumpert'ı oyuna almak belki bir taktik ama Shumpert oyuna girdiği 14. dakikadan itibaren 4 dakika hariç hep sahada kalmış. Her ne kadar maç sonunu iyi oynasa da normalde sokacağı üçlükleri sokamadı. Shumpert'ı kullanırken daha uygun bir rotasyon kullanamaz mıydık?
- Efes'in maç boyunca göstermelik ve süre çalmak için yaptığı tam saha baskıyı ve ikili sıkıştırmaları niye cezalandıramadık? Bu baskı bizim hücum süremizi çaldı ve organize olmamızı engelledi, 10 asist sezonun bizim adımıza en düşük rakamı sanırım. Tam tersi olarak biz de Efes'i pek zorlayamadık, 3 top çalma da yine sezonun en düşük rakamıdır. Efes'in benchinde de bu tip sürprizlere karşılık veremeyecek Ufuk Sarıca varken bu maç için belki sürpriz bir savunma seti hazırlayabilirdik.
Bir taraftan bu soruların cevaplarını aramaya çalışıyorum. Bir taraftan da oyuncularımızın o muhteşem mücadelesi aklıma geliyor, o kadar da olur diyorum. Dile kolay; 3 gün sonra bu oyuncular, bu teknik ekip bize Barcelona'ya karşı oynama gururunu yaşatacak, onda da son topa kadar savaşacaklarından eminim.
Son sözüm de taraftara...
Galatasaray Basketbol Taraftarı bu ülkenin açık ara en iyisi, bunu tartışmak bile yersiz gelebilir belki ama ben bu maçtaki tribün profilimizi hiç beğenmedim. Biz geçen sene çıtayı çok yüksek bir yere koyduk, öyle ki şuan Avrupa'nın en iyi tribün yapan taraftarlarından biriyiz, belki de bu yüzden normal standartın çok çok üstünde olan bu tribün performansı bana yeterli gelmemeye başladı. Bu konuda söylemek istediğim şey de şu aslında. Efes maçında salondaki gişeden biletin bittiği haberi duyulduğunda sıradaki insanların ne kadar çok üzüldüğünü bizzat gördüm. Eğer takıma maksimum katkıyı ve desteği veremeyeceğinizi düşünüyorsanız bu tip maçları evinizden izleyin, başkalarının da hakkını yemeyin.