Açık konuşmak gerekirse takımımız şuan biraz formsuz ve karşımızda da Euroleague'in en sistemli takımlarından biri olan Montepaschi Siena var. Bu deplasmanın zorluğundan yazının sonunda zaten bahsedeceğim ama Siena'ya karşı bu çok zor maçta yapacaklarımız bile bize potansiyelimiz hakkında fikir verecek. Siena şuan bizim 5-10 sene sonra ulaşmak ve görmek istediğimiz takım & yapılanmaya sahip. Hiçbir zaman müthiş bir kadroya sahip olmamalarına rağmen iyi bir koç, iyi bir sistem, mükemmel bir takım kimyası ile geçen sene Final Four oynamayı başardılar. İşte bu takıma karşı, bana göre grubumuzda oynayacağımız en zor deplasman öncesi Siena'yı daha yakından tanımaya çalışalım.
PG: Bo McCalebb - Nikos Zizis
SG: Rimantas Kaukenas - Igor Rakocevic - Pietro Aradori
SF: David Moss - Marco Carreretto - Andrea Michelori
PF: Shaun Stonerook - Ksistof Lavrinovic
C: David Andersen - Tomas Ress
Görüldüğü üzere Siena'nın iyi ama muhteşem olmayan bir kadrosu var. Bu kadroda ilk bakışta dikkat çeken isimler Bo McCalebb ve David Andersen. Onların yanında uzun yıllardır Milli Takım ve Euroleague'de oynayan 2 Litvanyalı Kaukenas ve Ksistof, Yunan combo guard Zizis ve yeni transferleri Rakocevic'i de sayabiliriz. Ama işte onları bu noktaya getiren şey kağıt üzerindeki isimler değil sahada ortaya koydukları oyun oldu. Sırf bu yüzden bile büyük saygı duymamız gereken bir ekip, Siena'yı en son küçümseyen takımın, Olympiakos, sonu çok kötü oldu.
Pozisyon pozisyon incelersek; Point Guard pozisyonunu Bo McCalebb ile Nikos Zizis paylaşıyor. Bo McCalebb'i zaten fazla anlatmaya gerek yok, Euroleague'i yakından takip etmese bile bu yaz Eurobasket'i izleyenler onun ne kadar tehlikeli bir oyuncu olduğunu görmüşlerdir. McCalebb bire birde herkesi geçebilecek kadar hızlı, potaya çok iyi gidebilen ve kolay faul aldırabilen bir oyuncu. Zaman zaman istikrarsız olan şutunu da soktuğu günlerde ise Euroleague seviyesinde bile durdurulamaz bir oyuncu olabiliyor. Bu yaz Makedonya forması ile Eurobasket'te de çok sert savunmalara karşı kalitesini konuşturdu, bunun yanında büyük tecrübe de kazandı. Bizim de bu tarz guardlara karşı şuana kadar sıkıntı çektiğimizi düşünürsek işimiz hiç kolay olmayacak. Jamon Lucas Gordon'dan efsane bir savunma performansı bekliyoruz ama uzunlarımızın da Bo McCalebb'in savunmasına yardım etmesi şart. Nikos Zizis ise McCalebb'e nazaran oyunu aklıyla oynayan daha oturaklı bir oyuncu. Daha çok takımı oynatmaya çalışan ve bunun yanında gerekirse şutlarıyla gayet rahat skor bulabilecek bir oyuncu olan Zizis, kısacası Bo McCalebb'i gayet iyi tamamlıyor. Oyunun savunma tarafında da Bo McCalebb atletizmi ve rakip guardları rahatsız eden bir savunmasıyla burada Siena'ya büyük avantaj sağlıyor. Koçları Pianigiani zaten Oktay Mahmuti'nin İtalyan versiyonu gibi, bu açıdan da yarın birbirine çok benzeyen 2 takımın maçına tanık olacağız.
Kaukenas ve en son eklemeleri Rakocevic ile birlikte Siena 2 numara pozisyonunda da ciddi bir skor tehditine sahip oldu. İki oyuncu da kendi pozisyonlarını yaratabilen ve skor gücüyle öne çıkan oyuncular. Ama fiziksel olarak ikisi de pozisyonlarına göre çok güçlü olmadığı için bizim kullandığımız çift guard sisteminde bu maç için fiziksel dezavantaj yaşamayacağımızı söyleyebiliriz. Burada Lakovic'in Kaukenas veya Rakocevic ile girmeleri muhtemel düellosu maça ayrı bir güzellik katabilir.
Kısa forvet pozisyonu Siena'nın kağıt üzerinde en sönük kaldığı pozisyon ki bu yine bizim avantajımız. Bizim de zaman zaman bu pozisyonda sıkıntı çektiğimizi ve ribaundlarda kısalardan yardım gelmeyince problem yaşadığımızı düşünürsek Shipp bu maç ribaundlara da iyi katkı verebilir. Siena'nın bu pozisyondaki ilk tercihi David Moss. Onun yedekliğini yapan DaJuan Summers'ı bu hafta içinde gönderdikleri için Moss'un yedekliğini tecrübeli Carraretto yapacak. Burada bu sene Milano'ya kaptırdıkları Malik Hairston'ı arayabilirler.
Uzun rotasyonunda geçen seneye göre 1 ama çok önemli bir değişiklik yaptılar. Milovan Rakovic'in yerine Avrupa Basketbolu ve Euroleague piyasasında her zaman çok değerli bir uzun olan, 3 kez Euroleague Şampiyonluğu, 1 kez de Euroleague'in en iyi 5'ine seçilme başarıları bulunan David Andersen'ı kadrolarına kattılar. 2.12 boyundaki David Andersen hücum yönünde inanılmaz bir uzun. Sahanın her yerinden şut atabildiği müthiş bileği, topla penetre edebilmesi ve pasör özelliği onu diğer uzunlardan farklı kılıyor. Caner Eler'in söylediği gibi belki Avrupa'dan hiç ayrılmamalıydı ama 30 yaşındaki oyuncunun en azından artık kariyerinin sonuna kadar Euroleague'de forma giyeceğini ve kendisini izleyebileceğimizi belirtelim. David Andersen'ı durdurmak için ne düşündük bilmiyorum ama Stonerook ile beraber oynuyorlarken onu Andric & Furkan yerine Songaila & Cevher ile savunmak mantıklı bir iş olabilir. Zira David Andersen potadan uzak oynamayı seven ve böylelikle uzunlarımızı potadan uzaklaştırabilecek bir oyuncu. Bu durumda da zaten çoğu zaman undersized kaldığımız 4 numara pozisyonundan ofansif ribaund verebiliriz. Tabi Ksistof ile beraber oyunda olduklarında yapabileceğimiz bir şey yok, iki oyuncunun da tehlikeli dış şutu olduğu için hem boş atışa izin vermeyip hem de ribaundları takım halinde almamız gerekiyor.
Shaun Stonerook ise K. Lavrinovic ve D. Andersen'ın arkasından gelen 3. oyuncuları. 2.01'lik boyuna rağmen müthiş bir savaşçı, ribaund sezgisi üst düzeyde, dışarıdan şutu var ve en önemlisi bu takımın savunmasında çok önemli bir role sahip. 5 senedir Siena'da oynayan Stonerook ayrıca takım kaptanlığını yapıyor. Shumpert - Stonerook eşleşmesi çok ilginç olabilir, burada onlara üstünlük sağlayabilirsek oyunu dengede tutmayı başarabiliriz. Ama 2.09 ve 2.12'lik Lavrinovic & Andersen ikilisi oyundayken Shumpert'ı 4 numarada kullanmaya kalkışırsak Motiejunas'dan yediğimiz sayıların benzerini yine potamızda görebiliriz ki Pianigiani bu tarz miss matchupları değerlendirmeyi seven bir koç. Tecrübeli İtalyan pivot Tomas Ress ise bu 3 oyuncunun arkasından kullandıkları ve üç sayı tehdidiyle can sıkabilecek bir isim.
Tüm bu saha içi faktörlerin yanında biraz da saha dışı faktörlerden, örneğin Siena deplasmanının zorluğundan bahsetmek gerekiyor. Siena maçlarını 7000 kişilik Palasport Mens Sana'da oynuyor. Salon mimarisi açısından biraz garip bir salon. Çok ateşli diyemesek de basketbolu iyi bilen bir seyircileri var ve nedendir bilinmez Siena bu salonda kendi oynadığı basketbolun da 1-2 seviye üstüne çıkabiliyor. Bu açıdan gerçekten büyülü bir yer ve Avrupa'daki her takımın bu salona gelirken, akıllarının bir köşesinde kaybetme ihtimallerinin yüksek olduğunu kabul ettiği bir salon diyebiliriz. Hatırlayalım, geçen sene ilk maçta Siena'ya tarihi fark atan Olympiakos Final Four'a güle oynaya kalacağını düşünürken bu salondan hayal kırıklığı ile ayrılmıştı. Yine ne Anadolu Efes ne Fenerbahçe Ülker en iyi zamanlarında bile burada kazanmayı başaramadı. Geçen sene M. Siena - Fb Ülker maçını salondan takip eden Sine Büyüka Türkiye'ye döndüğünde "Salon çok soğuk ve bu Fb Ülkerli oyuncuları inanılmaz kötü etkiledi. Bu duruma alışık olan Sienalı oyuncular için ise salonun soğukluğu büyük avantaj yarattı." demişti. O maçı Siena 94-65 kazanmıştı, yine Anadolu Efes geçen sene Top 16'da bu salonda oynadığı maçı 88-76 kaybetmişti. Siena'nın evinde oynadığı maçların karakteristik özelliği ilk periyotta kolay kolay kapatılamayacak farklar yakalaması ve deyim yerindeyse maçı ilk periyottan bitirmesi. Bu yüzden maça iyi ve sakin başlamamız da hayati önem taşıyor.
Kilit Eşleşmeler: Jamon Lucas Gordon - Bo McCalebb, Jaka Lakovic - Rimantas Kaukenas, Preston Shumpert - Shaun Stonerook...
Önemli Faktörler: Bo McCalebb'i yavaşlatmak, D. Andersen ve K. Lavrinovic'e kolay şut imkanı vermemek, takım halinde ribaundlara konsantre olmak, topun değerini iyi bilmek...
Özetlememiz gerekirse salon atmosferi ve deplasman zorluğu açısından grubumuzda kazanma ihtimalimizin en az olduğu maça çıkıyoruz diyebilirim. Ama Oktay Mahmuti'nin bize aşıladığı felsefeyle birlikte, bu takımın skor ne olursa olsun son topa kadar mücadele edeceğini de biliyoruz. Bu sene Siena henüz forma girememiş gibi gözüküyor, şu dönemde buradan alınacak bir sürpriz galibiyet ile gruptan çıkmayı garantileyeceğimizi de unutmayalım. Saha dışı faktörlerden çok etkilenmezsek, faul problemi yaşamazsak ve şans biraz bizim yanımızda olursa bu hafta Euroelague'de haftanın sürprizine imza atmamız imkansız değil.
Son topa kadar...