2 Ekim 2011 Pazar

Çok Hak Ettiğimiz Yer İçin Sadece 1 Maç Daha | Rakip Rytas

Şuanki heyecanım kelimelerle anlatılamayacak durumda. Sanırım herhangi bir takımımız Avrupa'da bir kupa almaya yaklaşmadıkça bundan daha fazla heyecanlanmam mümkün değil.

Bugün Asvel ile oynadık. Kazanacağımıza emindik ama yolunda gitmeyen şeyler vardı maçta. Neyse ki bu maçta performans vermesini beklediğimi söylediğim Cevher beni yanıltmadı, üstüne de Lakovic'in özel performansı gelince herhangi bir sıkıntı yaşamadık ve en başından beri düşündüğümüz maça sonunda geldik.

Rytas'ın kağıt üzerinde bizimkine yakın güçteki kadrosu şöyle:

PG: Tyrese Rice - Goran Jeretin
SG: Renaldas Seibutis - Steponas Babrauskas - Paulius Dambrauskas
SF: Arturas Jomantas - Brad Newley
PF: Lawrence Roberts - Mindaugas Katelynas - Vilmantas Dilys
C: Jonas Valanciunas - Predrag Samardziski

Rytas'ın kuşkusuz en tehlikelisi ve bu takım için olmazsa olmazı Amerikalı guard Tyrese Rice. Turnuvanın şuan bireysel olarak en iyi ismi diyebiliriz kendisine. Jerry Johnson'ın bizde geçen seneki sergilediği performansa çok benziyor oyunu. İpler tamamen onun elinde, isterse oyunu hızlandırıyor, isterse set oynatıyor, isterse acele bir atış kullanıyor. En önemlisi de takım ona bağlı durumda, takımın yaratacılık konusunda derdine çare oluyor, uzunları beslemek, kısalara şut pozisyonu da hazırlamak onun görevi. Bire birde şuana kadar geçemediği oyuncu görmedim, umarım Gordon-Lakovic-Ender-Tutku'dan biri ilk olur bu konuda. İkili oyunlarda Andric'in show-upları ile onu durdurabiliriz ama bire biri de çok etkili bir oyuncu olduğu için ona kolay yenilmemek gerekiyor. Ama burada da bu işi en iyi yapan oyunculardan Jamon Lucas Gordon'a sahip olduğumuz için şanslıyız. Rice'ın yedekliğini ise Karadağlı Goran Jeretin yapıyor, daha doğrusu yapamıyor demek daha doğru olur. Yarın muhtemelen Rice 35 dakikaya yakın süre alacaktır ama onun kenarda olduğu o 5 dakikayı bile iyi değerlendirip Jeretin'e baskı kurarsak, zaten iyi bir guard olmayan ve kolay top kaybı yapabilen Jeretin'den bol bol top çalarız, hızlı hücumlardan da kolay sayılar buluruz. Cibona maçında Cibona bunu çok iyi yaptı ve oynadığı süre içerisinde çaldıkları toplarla bol bol fast-break sayısı buldular.

Rytas'ın 2 numarasında çok tanıdık bir isim olan Seibutis yer alıyor. Ülkemizde Olin Edirne ile geçirdiği mükemmel sezondan sonra Litvanya Milli Takımı'na seçilen Seibutis son 12'ye ise girememişti. Geçen seneden hatırlarız, İpekçi'de sezonun ilk yenilgisini almamızın başlıca nedeni Seibutis'ti ve onu Olin Edirne ile geçen sezon oynadığımız 3 maçta da durduramamıştık. Seibutis bizim bildiğimizden farklı bir rolde oynuyor Rytas'ta. Olin Edirne'de topa hükmeden ve ikili oyunları oynayan oyuncu, Rytas'ta ise daha çok bitirici pozisyonda oynuyor. Rise'ın hızlı getirdiği toplarda bulduğu boş üçlükleri iyi değerlendirdi Cibona maçında, yine çok fazla top kullanmamasına rağmen hücumun ilk saniyelerinde boş şut bulursa atmaktan çekinmiyor. Seibutis'in yedekliğini ise Babrauskas yapıyor, onun da ceza şutları can yakmasın, dikkat etmek lazım.

Kısa forvet pozisyonunda ortalama bir kısa forvet diyebileceğimiz Jomantas ve yine yakından tanıdığımız Brad Newley yer alıyor. Koç Dzikic burada Jomantas'ı daha fazla kullanıyor, iyi hücumcuları olan bu takımda pis işleri ve ribaund katkısını Jomantas yapıyor, bizdeki Shipp örneğini verebiliriz yine.

4 numarada başka bir tanıdık isim Lawrenco Roberts'ı görüyoruz. Roberts geçen sene Efes'te çok kötü bir sezon geçirmişti. Partizan'daki o skor katkısından uzak olsa da her zaman canını dişine takan, her topa atlayan, her ribaund mücadelesinde olan ve savunmada çok önemli işler yapan bir oyuncu. Songaila ile matchup'ı çok önemli bu maç özelinde. Onun yedekliğini ise Rytas'ın ciddi skor katkısı aldığı Katelynas yapıyor. Dilys'in ise maç kopmadıkça süre alamayacağını söylemek yanlış olmaz.

Pivot mevkisinde ise basketbolla ilgilenen herkesin artık tanıdığı Jonas Valanciunas var. NBA'de bu sene Enes'in ardından 5.sırada draft edilen oyuncu fizik olarak mükemmel durumda ama hala tecrübe eksikliği ve zaman zaman basit hatalar yapabilmesi gibi eksiklikleri var. Milli Takım'da altyapı kategorilerinde Enes Kanter ona üstünlük kurarken yanında oynayan oyuncumuz Furkan Aldemir'di, şimdi ise Valanciunas'a üstünlük sağlama sırası Furkan Aldemir'de. Özellikle atmosferin önceki maçlara göre çok iyi olacağını beklediğimiz bu maçta taraftarla birlikte performansı 1 seviye yukarı çıkan Valanciunas'ı bir şekilde durdurmamız maçın gidişatını belirleyecek nokta olabilir. Boyalı alanda top aldığında bitirme oranı çok yüksek, o yüzden kısa oyunlara baskı yapıp onu iyi beslemelerini önlemek çok önemli. Yine Valanciunas'ın en verimli olduğu yer olan ikili oyunlarda, uzunumuz guarda double team'e gittiğinde Shipp'in ters taraftan Valanciunas'a pas geçmesini engellemesi de büyük önem taşıyor, her maç yaptığı o görünmeyen işi bu maçta da yapmasını bekliyoruz Shipp'ten. Valanciunas'ın yedeği olan Samardziski'yi de çoğu Rytaslı gibi yine yakından tanıyoruz, önlem almazsak başımıza iş açabilecek, zaaflarını kullanırsak da bize fayda sağlayabilecek bir oyuncu.

Rytas için bir genelleme yaparsak oynadıkları oyun hiç tatmin edici değildi. Vasat diye nitelendirebileceğimiz bir kadroya sahip Cibona bile ilk yarıda Rytas'a karşı çok üstündü ama yanlış alan savunması tercihleri ve 24 saniyenin başlarında tek pastan sonra yedikleri boş üçlükler ile farkın kapanmasını engelleyemeyip olası bir galibiyetten oldular. Rytas aslında bize çok benziyor, kağıt üzerinde kaliteli ama istediği oyunu henüz ortaya koyamamış bir ekip. Bizim daha derin kadromuza onlar ev sahibi avantajıyla karşılık veriyorlar, biz de burada geçen sene böyle deplasmanları oynamaya alışmış takımımıza ve tecrübeli Lakovic-Songaila ikilisine güveniyoruz.

Bugünkü maçta bizim neler yapacağımıza gelirsek beklediğim 1-2 önemli şey var aslında. İlk olarak Tutku-Andric ikilisinin ne kadar iyi anlaştığını herkes biliyorken Oktay Mahmuti'nin bu ikiliyi genelde ayrı ayrı sahada tutmasının bir nedeni olmalı diye düşünüyordur herkes benim gibi, bunun nedeni muhtemelen Oktay Hoca'nın durdurulamaz bu ikili oyunu Rytas maçına kadar mümkün olduğunca saklamak ve son maçta bu oyunu mümkün olduğunca çok kullanmaktır. Aynı paralelde ilk 2 maçta Tutku'nun ve yine bu takımı taşıyacak oyunculardan olmasını beklediğimiz Shumpert'ın fazla süre almamasını ve öne çıkmamasını da bu nedene bağlıyorum ben. Bugün iyi katkı veren Cevher yerine yarın zaman zaman geçen seneki sisteme geçerek 4 numarada Shumpert'ı kullanırız ve Cevher'in süresi minimuma iner diye tahmin ediyorum. Tutku da muhtemelen verim verdiği sürece Andric ile beraber sahada kalacaktır, yine Jamon Lucas da 25 dakikalık bir süreyi alabilir yarınki maçta. Toplamak gerekirse, benim tahminim süre paylaşımı olarak Tutku-Ender-Lakovic-Gordon-Shipp-Shumpert-Songaila-Andric sekizlisini sahada mümkün olduğu kadar fazla tutmaya çalışacağız.

Genel olarak tabloya bakarsak Rytas asla çekinmemiz gereken bir takım değil. Ama en kötü şutörlerin bile 10 bin kişilik seyirci kitlesinin önünde iyi şut atabildiğini bildiğimiz için bir çekincemizin olması normal. Şu maç değil Türkiye'de, tarafsız bir sahada olsaydı, şuan yarın kazanacağımızın rahatlığıyla maç sonu neler yazacağımı düşünüyordum muhtemelen. Ama hakem faktörü, ev sahibi avantajı gibi faktörlere rağmen biz kendi istediğimiz oyunumuzu sahaya yansıtabildiğimiz sürece Rytas bizi yenebilecek bir takım değil. Ama işte ilk 2 maç zaman zaman çizdiğimiz dağınık görüntüden kurtulmamız çok önemli, 2-3 dakikalık bir konsanstrasyon kaybıyla bile geri dönemeyeceğimiz bir fark açılabilir ama burada hem tecrübeli oyuncularımıza hem de Oktay Mahmuti'ye güvenimiz tam.

Gelelim Galatasaray Euroleague arenasına bu kadar yaklaşmışken neler düşündüğümüze... Galatasaray Basketbolu'na gönül vermiş herkesin olduğu gibi ben de yıllardır takımımızı Euroleague arenasında görmeyi hayal ediyordum. Bu Malik Dixon zamanında Playoff'a girmeye çalışırken de böyleydi, Gerald Fitch zamanı da böyleydi, Boddickerla küme düşmemek için Play-out oynadığımız zaman da böyleydi. O zamanlar belki uzak bir hayal gibi geliyordu bu bize ama rakiplerimizi o arenada gördüğümüzde bir gün Galatasaray'ın da orada olacağını biliyorduk ama bu hayalin gerçekleşmeye bu kadar yakın olduğunu hiçbirimiz tahmin bile edemezdik.

İşte şimdi oraya sadece 1 galibiyet uzaktayız, geçen sene bizi mutlu eden nadir branşlarımızdan biri olan bu takım, Oktay Mahmuti, biz Euroleague'i gerçekten hak ediyoruz. Geçen sene taraflı tarafsız herkesin takdirini kazanan yarı final-final serisi tribün performansları, yıllarca en ağır atmosferlerde oynamış olan Avrupa'nın belki de en tecrübeli oyuncularından Jasikevicius'un maç sonu "Burada kazanmak çok zor, çok yoğun bir atmosfer var" söylemine sebep olacak şekilde rakibi boğan ve üstüne çöken bir tribün...

Euroleague'i; bu şubeyi canlandıran, hedefini "Bu takımı 3 sene içinde Euroleague şampiyonu olarak görmek" olarak tanımlayan Hakan Üstünberk için, parkeden ayrılıp CEO'luğa geçecek söylentileri çıktığında bile taraftarların büyük tepki gösterdiği, Avrupa'nın en büyük koçlarından Oktay Mahmuti için, kendimizden çok güçlü rakibimize final serisinde normal olarak kaybettiğimizde ağlayacak kadar Galatasaray'ı çok seven oyuncularımız için, bu şube için yıllardır elinden geleni yapan Galatasaraylı basketbolseverler için, Avrupa'ya İpekçi'nin nasıl bir yer olduğunu göstermeye can atan Galatasaray taraftarı ve tribünü için, en çok da uzun senelerdir üvey evlat olarak görülen bu branşta kimi zaman paralarını alamayan, binbir zorluğa ve engele rağmen sesini çıkartmadan bu takıma şimdiye kadar emek vermeye çalışan tüm oyuncularımız için ÇOK İSTİYORUZ.


Ben şu tabloyu Euroleague maçında Panathinaikos'a, Maccabi'ye, Regal Barcelona'ya karşı görmeden bu dünyadan ayrılırsam gözüm açık gideceğim.